
Ümraniye escort dar sokakları, gece çöktüğünde bambaşka bir hâle bürünürdü. Sokak lambalarının sarı ışığı kaldırımlara yansırken, rüzgârın uğultusu sessizliği bozardı. Bu sokaklarda yalnız yürüyen genç bir kadın vardı: Merve. Henüz yirmi üç yaşındaydı ama hayatın yükleri, onu yaşıtlarından çok daha erken olgunlaştırmıştı.
Merve’nin çocukluğu, yoksulluğun gölgesinde geçmişti. Babası yıllar önce evi terk etmiş, annesi ise evin geçimini sağlamak için temizlik işlerinde çalışıyordu. Annesinin hastalanmasıyla birlikte tüm sorumluluk Merve’nin omuzlarına binmişti. Okulunu bırakmak zorunda kalmış, önce pazarlarda, sonra çarşıdaki küçük dükkanlarda çalışmıştı. Kazandığı para ne kiraya ne de annesinin ilaçlarına yetiyordu. Zamanla çaresizlik, onu istemediği yollara sürüklemişti.
Ümraniye’nin kenar mahallelerinden birinde, tek odalı, rutubet kokan bir evde yaşıyordu. Tavanı yağmurda damlıyor, duvarlar nemden kabarmıştı. Yine de burası, günün sonunda sığındığı tek yerdi. Geceleri battaniyesine sarılıp küçük defterine yazardı:
“Bir gün bu hayatı değiştireceğim. Bir gün özgür olacağım.”
Merve’nin en büyük sığınağı, Ümraniye sert escort çarşısında insanları izlemekti. Kalabalığın içinde yürürken, kendi sorunlarını bir süreliğine unutur, başka hayatları hayal ederdi. İnsanların telaşla alışveriş yaptığı, çocukların sokaklarda oynadığı bu alan, ona kısa süreliğine huzur verirdi.
Ancak gerçekler çoğu dolgun memeli zaman umutlarını gölgeliyordu. İnsanların küçümseyen bakışları, fısıldaşmaları Merve için en ağır yüklerden biriydi. Oysa tek istediği şey, annesini iyileştirmek ve kendi ayakları üzerinde durabilmekti. Her sabah aynaya bakıp kendine şöyle derdi:
“Pes etmeyeceğim. Bu hayat beni yenemez.”
Bir akşamüstü ince bir yağmur çiseliyordu. Merve, çarşıdan eve dönerken elinde yalnızca bir ekmek poşeti vardı. Saçları sırılsıklam olmuş, montu su çekmişti. Sokak lambasının altında durdu, derin bir nefes aldı ve kendi kendine fısıldadı: